Dolar 32,5004
%0.08
Euro 34,6901
%-0.12
Altın 2.496,860
%0.5
Bist-100 9.693,00
%1.77

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

ORTADOĞU'NUN ANAHTARI

Amanos Sıra Dağları, kuzeyde Orta Toroslar‘dan başlayıp, kuzeyden güneye dik bir şekilde İskenderun‘un güneybatısından Akdeniz‘e doğru uzanan sıradağlardır. 
 
 
Malum ülkemizde gündem ne ile meşgulse, toplum da o dönem o konunun uzmanı oluveriyor. 
 
 
Ülkemizin bulunduğu coğrafya; dünyanın en merkezi ve en keşmekeş coğrafyasıdır kuşkusuz. Sümerler‘den günümüze kadar her daim kargaşa içerisinde olan bir coğrafyadayız. Doğal olarak kaderimiz de keşmekeş ve strateji oyunları üzerine kuruluyor. Kısaca bu coğrafyanın adı Ortadoğu. Hal böyle olunca da son 20 yıldır en çok Ortadoğu uzmanı bizim ülkemizde diyebiliriz. 
 
 
Ortadoğu hakkında iç siyasete muhalefet eden, sıradan vatandaş veya siyasilerin en çok malzeme devşirdiği konular da bunlar. İşin özünde aslını astarını bilmeden yapılan konuşmalar, kahve muhabbetleri, facebook ağzı brifinglerle doluyor ortalık bir anda.
 
 
Öncelikle bilmemiz gereken şey şudur; Coğrafya‘nın iklim, yer şekilleri konusunda ciddi bilgi sahibi olmalıyız. Neden mi? Çünkü insanların ve toplumların psikolojisini, sosyolojik yapısının temelini bu etkenler oluşturur. Bu etkenler zaman içerisinde toplumsal etkileşimlerle gelişip bir karakter şekli ortaya çıkartır. Yani ‘Coğrafya Kaderdir‘ demek yerinde bir tespit oluyor.  
 
 
Bölgede yaşayan toplumların geçmişleri, tepkileri, etkileri, kültürel değerleri, dini inançları ve daha bir sürü şey… 
 
 
Geçen yazımda bahsetmiştim Hatay‘dan. Bu yazımın başlığına bakarsanız Hatay ile Ortadoğu anahtarı söylemini birleştirmek çok da zor değil. 
 
 
Hatay‘ın, kozmopolit bir toplumsal yapıya sahip olduğunu bilmeyenimiz yoktur. Hatay‘dan bahsederken, Bayır-Bucak Türkmen bölgesinden de bahsetmeden geçmek mümkün değil elbette. Bayır-Bucak Türkmen bölgesi; Suriye sınırı çizildiği günden bu yana Türkiye‘nin tampon bölgesi konumundadır. Türkmenler‘in meşhur bir sözü vardır; ‘Arkamızda Türkiye Önümüzde kıble var‘ derler.  
 
 
1980‘li yılların başından bu yana, PKK Terör örgütü Türkiye‘nin güneydoğu sınırında ciddi sorunlar çıkartmaktadır. Baba Esad zamanında, Suriye‘den ciddi destek gören terör örgütü, kamplarını bile Hatay sınırına yakın bölgelerde oluşturmuştu. Nedense, Güneydoğuda her bölgede rahatlıkla eylem yapabilen Terör Örgütü, Hatay ve çevresinde eylemler yapamaz. Bunun tek bir sebebi vardır, Bayır-Bucak Türkmenleri! 
 
 
Her fırsatta Türkiye lehine çalışan bu soydaşlarımız, ülkenin bölünmez bütünlüğü konusunda ciddi emek sahibidirler. Üstelik sınırlarımız dışında yaşayan soydaşlarımızın bu emeklerinden ülke içinde yaşayan bizlerin haberi bile yoktur. Hani şu ‘DEAŞ militanları Hatay Devlet Hastanesi‘nde tedavi ediliyor‘ çirkefliği var ya? Hani şu ‘Türkiye DEAŞ‘a tırlarla silah yolluyor‘ iftirası var ya? İşte o DEAŞ militanı ve DEAŞ dedikleri, insanlardan bahsediyorum. 15 Temmuz gecesi, sınır boyundaki askerleri boşaltıp karakollara çeken bir alay komutanı vardı, amacı ise Mihraç Ural ve ekibinin Yayladağı sınırından Türkiye‘ye sızmasını sağlamaktı. İşte o boş kalan sınırı 10 gün boyunca koruyan, Türkmenler‘e DEAŞ diyenler de yine Hatay‘da yaşayan bir gruptur. 
 
 
Geçen yazımda bahsettiğim o grup işte. Nasıl ki, Türkiye Cumhuriyeti devleti için Bayır-Bucak Türkmenleri önemli ise, Suriye Devleti için de Hatay‘daki o grup önemlidir. Çünkü Suriye Devleti de o grubun çocuklarını Suriye‘de okutur ve Türkiye‘ye yollar. Sonra o çocuklar, doktor olur, tiyatrocu olur, Milletvekili bile olur… Şaşırmayın olurlar, oldular, hala varlar… Düşünün ki Türkiye Cumhuriyeti devletinin Cumhurbaşkanı‘na ‘Diktatör‘ der, ama Esad için ‘Kahraman‘ der ve benim vergimle maaş alır o vekil!
 
 
Kürt koridoru diye tasarlanan alanın kapısındaki toplumsal yapıdan bahsediyorum. Ortadoğu‘nun girişinden, Kürt koridorunu dünyaya açacak olan kapıdan, Doğu Akdeniz‘e hakim bir coğrafyadan, Amanos Dağları‘nın olduğu Hatay‘dan bahsediyorum. 
 
 
Uyanık olmamız lazım değerli okurlar. Ortadoğu‘nun kapısı ve o kapının anahtarı Türkiye Cumhuriyeti devletinin elinde. Dünya bu anahtarı ve kapıyı almak istiyor. 
 
 
15 Temmuz gecesi Yayladağı sınırından Hatay‘a girecek olan 400 kişilik terörist Mihraç Ural ve ekibinin ilk hedefleri Amanos Dağları idi… Çünkü, 15 Temmuz işgal girişimi başarıya ulaşsa idi, o kargaşa ortamında, terörist Mihraç Ural ve ekibi Amanos Dağları‘ndaki hakimiyeti ele geçirip Amanoslar‘ın kuzeyi ile güneyi arasındaki bağlantıyı koparacaklardı. Buna çanak tutacak olan grup da yukarıda bahsettiğim Hatay‘da yaşayan muhaberat artıkları olacaktı. Neden mi bu kadar eminim, çünkü Mihraç Ural Hatay‘lıdır ve bu sözünü ettiğim gruptandır. 1980 ihtilalinde, DHKPC militanı olarak aranırken Suriye‘ye kaçmış, PKK ile de uzun süre çalışmış bir Esad ailesi ferdidir. 
 
 
Uzun lafın kısası; Misak-ı Milli günümüz olaylarının bir öngörüsüdür ve Kuzey Irak‘tan başlayıp Akdeniz sahiline kadar gelen bölgedeki tüm hadiseler, Hatay temelindedir. Eğer birileri ‘Beka Meselesi‘ diyorsa, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı operasyonlarını yapıyorsa, bunun nedeni gerçek anlamda Milli sınırlarımıza yapılacak bir saldırı kaygısıdır. Sadece sınırdan atılan üç beş top mermisi değil, ilerleyen süreçte Hatay meselesinin ortaya çıkmaması amacıyla yapılmış operasyonlardır. 
 
 
Eğer Hatay meselesi gündeme gelirse, Ortadoğu‘nun kapısını da anahtarını da kaybetme riski yüksektir.