Dolar 32,5004
%0.08
Euro 34,6901
%-0.12
Altın 2.496,860
%0.5
Bist-100 9.693,00
%1.77

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

KORONOYAK MI OLDUK?

Bilen bilmeyen, anlayan anlamayan herkes konuşuyor. Ama Sağlık Bakanlığının hakkını vermek lazım. Bu hususta sakin kalmayı ve durumu yönetmeyi gerçekten başardılar. Tabi henüz ülkemizde virüs ile alakalı son durum nedir, bilinmiyor. Daha doğrusu ciddi veya kritik vakalar yok. Resmi açıklamalar bu yönde. Tabi whatsapp ortamında dönen bir ses kaydını dikkate alacak olursanız, durumumuz vahim. Bir kadın, virüse İstanbul Acıbadem hastanesinde bir hastada rastlandığına dair iddialar ortaya atıyor. Kayıtta kadının sesi oldukça sakin. Tonlamaları tek düze. Bana pek inandırıcı gelmedi. Zira kadının telkini, marketlerden erzak stoklanması yönünde. Acaba ülkedeki büyük market zincirlerinden birisi, ya da baklagiller üreticileri federasyonu kaydı bilerek yaptırmamışsa… İşin şakası tabi.

    Ama vatandaşın kafası fena halde karışık. Markette bir teyze, telaşlı bir halde 20 paket makarnayı tekerlekli market arabasına doldururken benimle göz göze geldi. Aman oğlum, buraya kadar gelmiş, bizim mahalleye çok yaklaşmış virüs. Evden çıkmamak lazım, dedi. Sanki soğuk ve yağışlı hava kütlesi yaklaşıyormuş gibi bahsetti teyzem virüsten. Kim bilir hangi boşboğazın kurbanı oldu. Gülümsedim her şeye rağmen. Haklısın teyzem dedim. Çünkü ne desem bilemedim. Teyze kendi kendine konuşa konuşa kasaya yanaştı. Parasını ödeyip çıktı marketten. Kasiyerle göz göze geldik sonra. O da gülümsedi. Abi, dedi. Bu Çinliler ne işler açtı başımıza?... Ama Teyze abartmış sanki biraz, dedi. Ne yapayım, ona da gülümsedim. Kasiyer de herkes gibi Çin’ i ve Çinliler’ i sorumlu tutuyordu. Yarasa çorbasını içmeselerdi keşke. Çok acayip şeyler yiyorlar gerçekten. Bizlerin bazen görmeye tahammül edemediği hayvanları kızartıp, haşlayıp, pişirip indiriyorlar mideye. Ama bu durum yüzyıllardır böyle. Yani bu adamlar, bu gıdalarından dolayı virüs bakteri vs… kapıyorlar ise, bugüne kadar 2 milyar nüfusa nasıl ulaşabildiler peki? Bana çok da inandırıcı gelmiyor. Yani ben bunun arkasında, tüm komplo teorisyenlerine taş çıkarırcasına bir bit yeniği arıyorum. Dünya ekonomisine yön veren ağaların oynadığı bilmem kaç yüzyıllık oyunun, bilmem kaçıncı perdesi gibi geliyor bana. Bilmem, belki de iyice paranoyak oldum. 

    2020 yılının felaketler yılı olduğunu düşünmüyorum. Biliyorum artık. Deprem, çığ düşmesi, İdlib’ de şehit verdiğimiz onca vatan evladı ve şimdide KORONA!... Bilmiyorum eksik bir şey kaldı mı saymadığım. Yoksa KORONAYAK mı olduk ülkece, bilemiyorum. Siyasi ya da sosyo-ekonomik konulara ucundan kıyısından dahi dokunamayacağımız günler, hatta haftalar yaşıyoruz. Okullar tatil edildi, tiyatrolar, konserler, forumlar, kalabalık toplantılar iptal edildi. Sıra alış-veriş merkezlerine gelir mi bilmem. Zira alış-veriş merkezleri her yerden daha kalabalık. Ama konser ve tiyatrolarda, bilhassa tiyatrolarda izleyiciler sessizce gösteriyi seyreyler. Ama futbol maçlarında salya sümük bağırmalar, avazı çıktığı kadar haykırmalar ve etrafa saçılan tükürük zerrecikleri vs… Futbol maçlarının seyircili oynanması hepsinden daha riskli olmalı. Bakalım maçlar tatil edilecek mi? Ya da seyircisiz oynanabilecek mi? Elazığ depreminin ardından Yeni Malatya - Trabzonspor maçının ertelenmesini sağlayan zihniyet, acaba Galatasaray - Beşiktaş maçının seyircisiz oynanmasına müsaade edecek mi? Bakalım, sebze ve meyve ticareti ile uğraşan birisi, eğer seyircili oynanırsa, Fenerbahçe yönetimi için haykırdıklarını Galatasaray yönetimi için de söyleyebilecek mi?  Bilemiyorum. Ama bu virüs daha çok su götürür. Daha çok fazla şey çıkabilir bunun altından. Ülkece hayırlısı ile bu belayı da savuşturmak temennisi ile…