Dolar 32,5654
%0.16
Euro 34,8626
%0.57
Altın 2.429,520
%-0.14
Bist-100 9.645,00
%-0.5

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

İYİ İNSAN, İYİ SPORCU VE BAŞARILI BİR MİLLİ TAKIM

Yazıma başlarken Kuzey Suriye‘de destan yazan kahraman mehmetçikleri asker selamı ile selamlıyorum. Eğer rahatça yazıyorsak, okuyorsak ve yaşıyorsak ailesinden hayatından fedakarlık yapan birileri var olduğu içindir. Ayrıca mehmetçiğin bu kahramanlığı ve fedakarlığını çıktığı birincilik kürsüsünde asker selamı ile selamlayarak karşılıksız bırakmayan sporcularımızı da tebrik ediyorum. Son dünya şampiyonu Fransa‘ya kendi evinde son dakikaya kadar bırakmayıp yenmekten beter eden A milli takımımızı, mehmetçiğe asker selamı ile selamlayarak moral ve motivasyonuna katkı sağladıkları için ayrıca teşekkür ediyorum. Tabi mehmetçik de bu selamları havada bırakmadı sağ olsunlar.
 
 
İnsan olarak hayatta hepimizin üstlendiği ya da kaderin yazdığı rol ve sıfatımızlarımız vardır. Eğer iyi bir insan olarak yetişmişsek rollerimiz ve sıfatlarımız da iyi olur. İyi bir anne baba, iyi bir evlat kardeş, iyi bir yönetici ve personel, iyi bir antrenör ve sporcu gibi örnekleri çoğaltabiliriz. Ancak kötü yetişmiş bir insansak tabi8 ki tüm bu rol ve sıfatlar da kötü olur.
 
 
İyi bir sporcu olmak için iyi yetişmiş sosyal ve kültürel seviyesi yüksek bir insan olmak gerekir öncelikle. Aziz önder Atatürk, sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim derken oradaki ahlak kelimesi ile iyi bir birey olması gerekliliğine vurgu yapmaktadır. Branşında üst düzey bir sporcu olması iyi bir sporcu olmasına kafi gelmez. Yeteneği sporcuyu belli bir yere kadar getirir ancak şahsiyeti ve karakteri onu geldiği seviyede ve zirvede  unutulmaz kılar, efsane yapar. Ülkemizden  bir kaç isim, örnek verecek olursak halterde Naim SÜLEYMANOĞLU ve Halil MUTLU, güreşte Hamza YERLİKAYA ve birçok güreşçi ismi, futbolda Lefter, Hagi, Alex, Ertuğrul SAĞLAM gibi çoğaltabiliriz.
 
 
Malesef ülkemizde de sporcu yetiştirirken önemsenmeyerek gözardı edilen bir konuydu bu. Sporcu hangi branşı yaparsa yapsın alt yapıya geldiğinde doğal olarak sadece kumaşa bakılıp yeteneği ile değerlendirilir. İlerleyen süreçte ise sadece antrenman yüklemesi ve düzenli beslenme yaparak başarılı olacağı düşüncesi ile fizik kas yapısının gelişimine önem verilir. Teknik ve taktik veriler robot gibi yüklenmeye çalışılır. Ancak eğitimi, kültürü ve psikososyal gelişimi hep göz ardı edilir ve önemsenmez. Sosyal ve psikolojik durumu ise antrenörün dünya görüşündeki kaliteye bırakılır. Aile ve ebeveyn de ilgisiz kalmışsa bir de... Son noktayı ise daha önceki yazımda değindiğim popülizm koyar. Yani sporcu belli bir seviyeye gelince ya yerinde sayar ya da hızla düşer kaybolur.
 
 
Örnek verecek olursak, birkaç yıl öncesine kadar dünya devi kulübe transfer olarak göğsümüzü kabartan futbolcu kardeşimiz esasında iyi bir çocukken, şöhretin getirdiği ilgi ve alaka onu popülizmin pençesine aldı maalesef. Ard arda yaptığı skandallar ile büyük bir düşüş yaşadı. Özel hayatına dikkat etmedi. Kimse de doğru yolu göstermedi ya da göstermek isteyen olduysa bile o bildiğini okudu. Çünkü alt yapıdan itibaren sadece onun futbol yeteneğine bakıldı. Psikososyal gelişimi, eğitimi ve kültür seviyesi kimsenin umrunda olmadı. Ama insan olarak yaptığı hatalardan sonra, ondan her türlü beslenen popülizm medyası yerden yere vurdu. Evet Arda TURAN‘dan bahsediyorum. Daha birçok örnek verebiliriz ama yakın zamanda canlı bir örnek. Onun jenerasyonunda iyi futbolcular yetişti ancak birçoğu bu eksiklik ve yetersizlik yüzünden ya kayboldular ya da belli bir seviyede yerinde saydılar. Bu eksiklik hepimizin suçu aslında. Spor Bakanlığı‘ndan federasyonlara, kulüp başkanlarından antrenörlere ve en çok da biz basın ve medyanın suçu ve eksikliği. Spor Bakanlığı ve federasyonlar işin reklam kısmına bakarsa,kulüp başkanları ve antrenörler koltuk endişesi yaşarsa ve biz basın medya olarak reyting kaygısı ile hareket ettiğimiz sürece Türk sporu hep yerinde sayacaktır. Hepimiz şapkamızı önümüze koymamız gerek. 
 
 
Bu kadar karamsar yazdıktan sonra güzel gelişmeleri de unutmamak lazım.  A milli futbol takımımız gerçekten yeteneği yanında, karakteri ile de iyi yetişmiş bir kadroya sahip. Buna bir kaç önemsiz eksikleri saymazsak eğer. Sahadaki mücadeleleri ve azimleri milli formaya verdikleri önemi gösterir. Bir önceki jenerasyon maalesef milli formanın ağırlığını taşıyamadı. Popülizm ve skandalların pençesinde kendilerini harcadılar. Şimdiki kadro ülkemizin içinde bulunduğu durumun hassasiyeti ile hareket etmeyi de ihmal etmiyorlar. Uefa‘ya rağmen gol atıp sevinirken, asker selamı vermek için canla başla mücadele eden bir milli takım var.  Elde edilen başarı ile milli duygular kabarmış ve milli takım sevgisi tavan yapmış bir millet. Bir ara gerçekten milli takımın maçlarını takip etmeyi bırakmışken şimdi heyecanla milli maç arasını bekler olduk. Çünkü iyi ve karakter sahibi bir futbolcu grubu var. Kampında silah çekme skandalı ve pirim kavgası olmayan bir ekip.
 
 
Milli takıma değinmişken Şenol hocayı yazmadan olmazdı. Kibir yok, laf ebeliği yok, lobisiz, skandal yok. Başarı ve mütevazı sahibi bir insan. Buna rağmen bazı dar görüşlü ve krizden ekmek toplayan bazı yorumcu(!) tayfası milli maçta neden bordo mavi kravat takmış onu dert edinmişken, diğer taraftan ise Trabzonsporlu bazı kesim taraftarlar neden Trabzonlu oyunculara şans verilmedi diye duygusal zaaf ile eleştiri yaptı. Burak Yılmaz‘a tahammül  konusunda ve bir iki küçük teknik taktik konuda evet eleştiri olabilir ama büyük resimde özlenen beklenen bir başarı var. Bu yüzden kısır döngü ve verimsiz tartışmaları bırakıp toplum olarak daha fazla çıtayı yukarıda tutmalıyız. Eleştirirken duygusallığı bırakıp mantıklı ve makul düşünerek hareket etmeliyiz. Özellikle kalem tutan yorumcuların ve ekrana çıkan yorumcuların eleştirirken zarar verici ifadeler yerine yapıcı, destekleyici ve toplumun spor kültürünü üst seviyeye çıkartacak ifadeler kullanmalıyız. 
Son olarak bu sene ülkemizi ikinci defa Barcelona‘da temsil eden Şırnak UYAFA takımını canı gönülden tebrik ediyorum. Geçen sene şampiyon olan ve kadroda bulunan ancak serinlemek için girdiği derede hayatını kaybeden Hamza AVİL‘i de rahmetle anıyorum. Sizi ihmal eden spor camiasını da kınıyorum. Sağlıkla ve sporla kalın. Saygılar, selamlar.