Dolar 32,3397
%0.28
Euro 35,1220
%0
Altın 2.312,910
%1.55
Bist-100 9,08
%3.1

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

BİR BAŞARI HİKAYESİ “ZÜMRAN ÖMÜR”

Her köşesinin ayrı bir güzelliği, kendine özgü doğası ve tarihiyle tam bir cennet olan vatanımızın son zamanlarda turistik gezileriyle özellikle Doğu Ekspresiyle gündeme gelen Serhat Şehri Kars’ın adeta bir tarih müzesi oluşu, doğal güzellikleri Ruslardan kalma yapıtları ile zevkle gezeceğiniz bir İlimizdir. İçinde birçok hikâyeyi, yaşanmışlığı barındıran bu güzel Şehrin insanını anlatan Başrollerinde Tarık Akan ve Şerif Sezer’in paylaştığı Deli Deli Olma Filmindeki izleyenlerin diline dolanan;

 'Bir sarmaşık olsaydım
sıkıca tutunsaydım bir yere
sökülüp atılmasaydım
kökümü salsaydım derinlere...'Şarkısının da Karsın tarihinde önemli bir yeri olan Malakanların duygularını ifade ettiği bilinmektedir.

Kars Kalesi, Ani Harabeleri, Havariler Müzesi, Kars Fethiye Camisi, Susuz şelalesi, Sarıkamış Ormanları ve birçok tarihi binalarıyla dolu olan Kars’ın en ilgi çekici yerleşim yeri Kars Merkezine 46 km uzaklıkta olan Boğatepe Köyüdür.  Eski adıyla Zavotlar Köyü diye bilinen köy gravyer ve kaşar peynirinin anayurdudur.

Osmanlı İmparatorluğu ve Rusya arasında tarihte 93 harbi diye bilinen 1878 savaşından sonra Osmanlı Kars, Ardahan, Iğdır, Erzurum Bölgesini Ruslara bırakır ve buraya Malakanlar yerleşir. İbadetlerin de Tanrı ile kulun arasına kimsenin giremeyeceği inancından dolayı Malakanlar Kiliseyle ters düştüklerinden bir nevi Rusya tarafından bu bölgeye sürgün edilmiş olurlar. Çalışkanlıkları ve yardımseverlikleri sayesinde bölge insanı ile ilişkiler kurarak onlara tarım ve hayvancılıkta büyük katkı bulunurlar.1917 de Bolşevik Devriminden sonra Ruslar geri çekilince Malakanlar memleketlerine dönerler.

Malakanların dönmesiyle eski adı Zavot yeni adı Boğa tepe olan köye Gürcistan Tiflis Borçalı Bölgesinden Kara papak Terekemeler yerleşirler. Başlarına kuzu derisinden kara kalpak giydikleri için Karapapak denilmiştir. Kökleri Kafkaslar da yaşayan Oğuz Türklerine dayanmaktadır. Büyülü masalımsı bir geçmişe sahip olan Boğatepe Köyü günümüzde de ilklere ve büyük başarı hikâyelerine imza atmaya devam etmektedir.

 2000 yılında köyün servis aracının kaza yapmasıyla 22 kişi hayatını kaybeder ve köy göç vermeye başlar.25 aile gider. Zümran Ömür eşi Kazım Ömür ve İlhan Koçulu ile oturup ailelerin gitmesi,  üretimin durması ve köyün yok olmaya başlaması sebebi ile köy için neler yapabilir diye düşünüp ; 2007 yılın da Boğatepe çevre ve yaşam Derneğini kurarlar. Başkanı Zümran Ömür ve 45 kadın 15 erkek üyesi olan Dernekte bitkiler üzerine çalışmalar yapılmaktadır. Evli, 3 Çocuk ve bir torun sahibi olan Zümran Ömür 47 yaşında İlkokul mezunu ve hayatı Türkiye ‘nin en uç Şehri olan Kars’ın 2400 rakımlı köyün de geçiyor.

Güler yüzlü, samimi ve tüm misafirperverliğiyle bizi karşıladığın da iyi ki gelmişim, görmüşüm ve iyi ki böyle bir toprağın insanıyım diye şükrettim. Bir kadın olarak size hissettirdiği gururun yanın da insanın zor şartlarda da başarılı olabileceğinin sembolüydü.

Zümran Ömür Grevyer peynirinin  Kars ta nasıl üretilmeye başladığını ve köydeki peynir üretimini, bitki çeşitliliğini ve kadının çalışma hayatına nasıl katıldığını, peynir müzesini  şöyle anlatıyor;

“Gravyer mandırası olan bina aynı zamanda tarihi bir yapıdır. Üst katı imalathane olup soğuk depodur. Çok amaçlı düğün ve toplantı salonu olarak kullanıyoruz. Alt katı da Türkiye’de ilk, dünyada ikinci eko peynir müzesi olarak kurduk. Derneği kurduktan sonra bir araştırma yaptık. Araştırmalarımız sonucunda bizim Kars, Ardahan ve Boğatepe bölgesinde peynir çeşitliliğinin 30 tür olduğunu, bizim köyümüzde sadece 10 çeşidin kaldığını öğrendik. Nasıl geri kazanabiliriz diye araştırma yaptık. Bir müze kurarsak hem kalıcı olur hem de gelecek nesillerimize aktarırız dedik ve müzeyi kurduk. Bina atıl bir durumdaydı. Birleşmiş Milletlerden aldığımız fon ve Bakanlık izniyle burayı kurduk. Aldığımız fon yetmeyince köylü işin içine girdi. Köylünün desteğiyle aslında bu müze var oldu. Böylece 30 tür peyniri yaşlılarımızdan öğrenerek, geleneksel usulü kaybetmeden sofralarımıza koymaya başladık ki bu kültürümüz gelecek nesillere aktarılabilsin. Aslında binamız tarihi bir bina. 1880’li yıllarda David Moser isimli İsviçreli işadamı Gürcistan’da gravyer yapıyormuş, Gürcistan’dan İsviçre’ye gitmek için tren ve atlarla yola çıkmış. Atların dinlenmesi için bir kışla varmış. Gece kışlada konaklamış, sabah olduğunda doğanın çok güzel olduğunu ve burada gravyer yapılabileceğine karar vermiş. Burada yaşayan insanlar da Ruslar ve Malakanlar. Onlarla birlikte süreci başlatmış. 1917 yılına kadar burada gravyer yapmış. 1917 yılında savaştan dolayı gitmek zorunda kalmışlar. İki yıl köyümüz boş kalmış. 1920 yılında Gürcistan’dan bizim akrabalarımız göç etmişler. Onlar da İsviçre usulünde gravyer yapıyorlarmış. Tüm akrabalarını getirerek 30 yıllık kooperatifçilikle de gravyeri devam ettirmişler.
Mustafa Kemal Atatürk   sınıf arkadaşı Filibeli Fehmi Bey’i Kars’a göndermiş. Demiş ki; “Kars’ta çok güzel hayvancılık, süt var. Sen git onlara ’kaşkaval’ öğret.” Filibeli Fehmi Bey’den kaşkaval öğrenmişiz. Ama kaşkaval günümüze gelene kadar isim değiştirip “kaşar” olmuş. Asıl Balkanların peyniridir. Ama biz hem gravyere hem kaşara çok sahip çıkıyoruz. Çünkü biz hiç gelenekselini kaybetmedik. Şırdan maya ile mayalıyoruz. Üç üründen oluşan bir peynir türümüz var. Süt, kaya tuzu ve şırdan mayadan oluşan peynirlerimiz var. Koruyucusuz ve geleneksel üretimi devam ettiriyoruz ki hem gelenekselimiz kaybolmasın hem probiyotik bakterilerimiz canlı kalsın. Binamızı 2010 yılında kurduk.
Müzemize atalarımızın fotoğraflarını koyduk. Çünkü bu miras bize atalarımızdan kaldı. Biz de bu mirası gelecek nesillere aktarmak istiyoruz. Ödül almış ustalarımız var. İlyas Usta, Mansur Usta, Ahmet Usta gibi... Halen köyümüzde yaşayan buraya yerleşmiş Alman ailelerimiz var. Köyümüzün eski ismi Zavot.  Zavot, Rusça da fabrika demek. Bizim atalarımızın elde ettiği bir inek ırkımız var o da zavot ırkıdır. Zavot ineği köyümüzün tescilli hayvanıdır. Köyümüzde 650 tür bitki var. Hayvanlarımız oralarda otladığı için bu otlar süte giriyor ve o da kaliteli bir peynir olmasına neden oluyor.”

Ayrıca Zümra Hanım bize köydeki kadınlarla ilgili olaraktan kendilerini ifade edebilmeleri için, iletişim, sağlık ve beslenme kurslarının yanın da köyün 2400 rakımlı olmasından dolayı çok soğuk olmasının etkisiyle kadınların eklem ağrıları için yoga dersler aldıklarını ve köye gelen Fransız Bilim adamlarıyla iletişim kurabilmek amacıyla da 1 yıl Fransızca öğrenip Fransızca konuşabildiklerini anlattı. 

 

Şartlar ne kadar zor olursa olsun başarının azim ve çalışmayla olabileceğinin en güzel örneklerinden biri olan Zümran Hanım ve Boğatepe Köyünün sıcak insanlarıyla gurur duyuyor ve başarılarının devamını diliyorum.