Dolar 32,3270
%0.24
Euro 35,0727
%-0.14
Altın 2.298,020
%0.9
Bist-100 8,99
%2.04

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

BAĞ

Okuldaki derslerden hatırlayın. Matematiğin içinde bulunmadığı ders yok. Resim yaparken bile hesap yaparsın. Beden eğitimi dersinde hoca öğrencileri sıraya dizip, “sağ baştan say!”, der. Türkçe de heceleri sayarsın. Tarihte yüzyıl hesabı yaparsın vs… Böyle olduğu gibi her ders ile matematiğin bağı vardır. 

Gündelik hayatta da sıkı bağlar vardır aslında, ancak göremeyiz çoğu zaman. Tozlu topraklı koşturmaca esnasında gözümüzden değil; zihnimizden ve yüreğimizden kaçıverir. Göz ardı etmek diye bir deyim vardır ya hani. İşte bu ondan daha kötü. Yürek ardı, akıl ardı ederiz. Başımıza gelen her elim hadisenin sebebini, hemencik bir başka dış etmene bağlayıveririz. Savunma güdüsü müdür artık, orasını bilemem. Ama bu, kendimize ettiğimiz en ağır kötülüklerden biridir. Yani, kapıya gelen pazarlamacıyı azarlarız. On dakika sonra, gömleğimizi ütülerken, elimizi yakarız. Bir hayvana kötü muamele ederiz. Biraz sonra arabamızın tekeri patlar. Sevdiğimize yalan söyleriz. Yarım saat sonra işçimizin bizi kandırdığını öğreniriz. Hem de defalarca. İyi şeyler de birbirine bağlıdır elbette. Misal; kapımıza gelen pazarlamacıya güzel davranırız. Sattığı şeyi almasak da, ona insan muamelesi yaparız. On dakika sonra, gömleğimizi ütülememize gerek kalmaz. Dolapta ütülü hazır gömleğimiz olduğunu hatırlarız. Bir hayvancağıza iki lokma yediğimizden ikram ederiz. Biraz sonra arabamızla çok büyük bir kazadan, çizik dahi almadan kurtuluruz. Sevdiklerimize dürüst davranırız. İş yerine gittiğimizde, verimin ve çalışma ortamının arttığını, güzelleştiğini hissederiz.

Örnekler arttırılabilir. Mühim olan farkında olmak. Farkına varmak. Tabi bunun için bakış açımızı değiştirmeliyiz. Yürüdüğümüz yolu bazen değiştirmeliyiz. Tanımadığımız insanlara selam verebilmeliyiz. İyi olmalı ve iyi düşünmeliyiz. Nasıl yaşadığımız ve neler yaptığımız, nelere maruz kalacağımızın da habercisidir aslında. Ama modern insanın trajedisi gereği, inkar yolunu seçmek, masa üstü kısa yol gibi kullanışlı geliyor hepimize.

Newyork’ta, üç arkadaş, çalıştıkları inşaattan öğlen paydosunda ayrılıp, yemek yemeye giderler. Kalabalık caddelerden birisinin, kalabalık kaldırımında bir müddet yürürler. Lokantaya yaklaştıklarında, içlerinden bir tanesi, gündüz vakti bir ağustos böceğinin sesini duyar ve duraksar. Arkadaşları sesi fark etmemiştir. Ona sorarlar: 

  • “Neden durdun?”
  • “Sesi duymuyor musunuz?” der onlara.
  • “Hayır, ne sesi?” diye cevap verirler. 
  • “Siz lokantaya geçin, ben geliyorum” der.

Caddedeki ara sokaklardan birisine kulak kesilir. Ses oradan gelmektedir. Sokağa girer. Ses iyice yakınlaşır. Kısa bir süre sonra sesin kaynağını bulur. Bir ciklet kutusuna sıkışmış ağustos böceğini görür. Kutuyu açar ve böceği çıkartır. Sol taraftaki binanın bahçesine bırakır. Sonra da lokantaya geri döner. Yemek yendikten sonra bu üç arkadaş, inşaata doğru yola koyulurlar. Kısa bir süre yürüdükten sonra, ağustos böceğinin sesini duymayan o iki kafadar, birden yere eğilirler. Sonra doğrulurlar. Ağustos böceğinin sesini duyan, hiçbir şey anlamaz. Ne oldu diye sorar. Diğeri avucunu açar. Avucunda 10 sent vardır. “Az önce birisi düşürdü. Sesini duymadın mı?” der. “Hayır” der, “Duymadım.” Gerçekten de duymamıştır. O kalabalıkta, o gürültüde ağustos böceğinin sesini metrelerce öteden duyan adam, ayağının dibindeki madeni paranın çıkarttığı sesi duymaz. Tabi aynı zamanda da ağustos böceğinin sesini duymayan ik kafadar, bozuk paranın sesini duyabilmiştir.

İlginç değil mi? Peki neden böyle olmuştur? 10 sentin sesini duyanlar, şehirde büyümüş beyaz Amerikan vatandaşı iki kafadardır. Ağustos böceğinin sesini duyan ise kökeni, Siyular dan gelen asıl Amerika yerlisi bir Kızılderili olan Nahovi dir. 

Tesadüf mü diyelim? Genetik bilimine mi bırakalım, bilemem. Siz ne dersiniz?

[email protected]