Dolar 32,5462
%0
Euro 34,8303
%-0.1
Altın 2.430,280
%0.01
Bist-100 9.720,00
%0.78

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

ALİMLER DE FİTNE UNSURU OLABİLİR

Zira kitabımız Kur’an’da; “O kendi heva ve hevesinden konuşmaz. Onun söylediği vahiydir” (Necm Suresi 3-4)  buyrulmaktadır.                                  

          Ahir zaman alametlerinden biri de, alimlerin fitne unsuru olacağıdır. Bu hususta bir çok hadis-i şerif varit olmuştur. Biz burada birkaç tanesini numune olarak ele alacağız.

        “Ümmetim kötü din adamlarından çok zarar görecektir”                                                              (Hakim)

          “Öyle bir zaman gelir ki alimler fitne unsuru olurlar, camiler ve hafızlar çoğalır ama hemen hemen hakiki alim hiç bulunmaz”                           (Ebu  Nuaym)

        “Kıyamete yakın ilim azalır, cehalet artar. İlmin azalması, alimlerin azalması ile olur. Cahil din adamları, kendi görüşleri ile fetva verip insanları doğru yoldan saptırırlar”                                                  (Buhari)

       “Ahir zamanda ulema, halkın istediği yönde fetva verip helale haram harama helal derler”          (Deylemi)

         “Siz öyle bir zamanda bulunuyorsunuz ki, fukahası (dini bilgisi çok alim) çok,  hatipleri (hatip vaaz eden) az olacak. İşte böyle zamanda amel ilimden hayırlıdır. Size öyle bir zaman gelecek ki fukahası az, hatipleri çoktur. İşte o zaman ise, ilim amelden hayırlıdır”                                            (Ramuz’el ehadis 1)

          Bugün televizyonlardaki dini tartışmalara bakıldığında, bu hadislerde belirtilen durumların meydana geldiğini görürüz. Din hususunda hiç ehliyeti olmayan insanların, dini tartışma vasıtası yapması ne garip değil mi?

             Geniş halk kesimlerini yanlışa ve fitneye düşüren bu insanlar, halkın yanlış bilgilenmesine vasıta olmaktadırlar.Halbuki, dinin kaynağı bellidir. Din denince Kur’an ve Hadis akla gelir. Bunlardan anlaşılmayan hususlarda ise sahabenin uygulamasına bakmak, hatta icma-i sahabeyi nazara almak gerekir. Yine anlaşılmayan bir husus olursa,  tabiini ve tebe tabiini ve de icma-i müçtehidini dikkate almak zarureti  vardır.

         Yoksa, Bediüzzaman hazretlerinin buyurduğu gibi; “Zihni felsefede boğulmuş,  aklı siyasete dalmış, kalbi, hayat-ı dünyeviyede sersem olmuş, istidadı içtihattan uzaklaşmış…” insanların dini yorumlamalarına nasıl itimat edeceğiz?

           Sahabeyi görmemiş, tabiini görmemiş, tebe tabiini görmemiş birine inanacağız(!) öyle mi?   Eğer İmam-ı Azam Ebu Hanife,İmam-ı Şafii,İmam Malik ve İmam Hambel yanlışsa, sen nasıl doğrusun? Din, sana o kaynaktan gelmiyor mu? Binlerce ulemayı yanlış yolda görüp kendini doğru sayanlar, cahil olduğunu göstermez mi? Zira Peygamberimiz;(sav)“Alimim diyen cahildir!” buyurmaktadır.

           Bizden söylemesi. İnsanları kendi görüşlerine çağıran bu günün alimlerine uymak isteyene sözümüz yok; ama ben, İmam-ı Azam’ı , Şafii, Hambeli ve Maliki ve diğer Cumhur-u Ulemayı  tercih ve bir de bunları bana doğru nakleden günümüz ulemasını takip ediyorum. 

         Kimsenin de beni kınamaya hakkı yok sanırım.