Dolar 32,3295
%0.24
Euro 35,0907
%-0.09
Altın 2.298,580
%0.92
Bist-100 9,04
%2.67

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

NE KADAR DÜRÜSTSÜNÜZ?

  İhanet ve yalan ilişkilerde farklı boyutlarda yaşanmış olsa da sonucu aynıdır. Karşınızdaki insana söylediğiniz yalan ya da onu kıracak herhangi bir davranış açık ya da gizli olsun; sizi önemseyen o kişiyi yalnızlık, aşağılanma gibi duygulara itecektir ve bu sizin tarafınızdan yapılmış bir nevi psikolojik şiddettir. İnsan olarak toplum da hep dürüstlüğü savunur bununla ilgili söylemler de bulunuruz. Öyle ki aramız da insan olmanın en iyi meziyetlerini taşıyan, topluma mâl olmuş, ün yapmış, popülaritesi yüksek bireyler de var. Kimileri bunu kullanarak boş vaatlerle ve süslü yalanlarla kendi egosunu tatmin eder, kimileri de gerçekten bu çizgisini bozmamak için doğruluğuyla devam eder. İhanetin rengi, şekli olmaz. Yalan söylediğiniz herkesin öncellikle bir kul olarak hakkını yemiş sayılacaksınız. Bu eşiniz, arkadaşınız, çocuğunuz, kardeşiniz vs. olabilir. Bununla ilgili geçenlerde trende bir beyefendinin telefon konuşmasına kulak misafiri oldum. 'Ya ben o kızlarla konuşmak hoşuma gitti diye seni aldatmış olmam ki, ben onların elini bile tutmadım, sadece muhabbetleri hoşuma gitti, ruhumu okşadılar, bunu neden abartıyorsun seni duyan da uygunsuz bir şey yaptım zanneder' diye hararetli bir şekilde konuşuyordu. Aslında ortada büyük bir ihanet, ahlaksızlık ve en önemlisi de sevgisizlik vardı. Çünkü insanlar sevdikleri ölçüde dürüst ve ahlaklı olurlar. Diğer bir taraftan hayatın her döneminde karşımıza çıkan; çocuğun annesine okula gidiyorum diye evden çıkarak sokakta gezmesine; 'ne var bunda sadece gezdim' demesi, işçinin işverene hastayım deyip işe gelmemesi gibi verilecek sayısız örnekte ihanettir ve ihanetin altında yatan en önemli unsurda ahlaksızlık ve sevgisizliktir. İşyerinde, alışverişte, aile içerisinde, sosyal toplumda uğradığımız haksızlık, kandırılmışlık ve kendini değersiz, aşağılanmış hissettiren tüm olumsuz duygular kul hakkıdır. Nitekim 'Allah kendisine karşı işlenen hata ve günahları affettiği halde kul hakkını bunun dışında tutmuştur. Kul hakkını affetmeyi, zulme uğrayan kulunun iradesine bırakmıştır. Dolayısıyla, herhangi bir kul hakkı sebebiyle tövbe edecek olan kişinin, evvelâ hakkını yediği kimseden helâllik alması şart koşulmuştur.'